Şizofreni

Şizofreni Nedir?

Şizofreni, genellikle genç yaşlarda başlayan, kişinin dış dünyadan uzaklaşarak içine kapandığı; duygu, düşünce ve davranışlarında önemli bozuklukların ortaya çıktığı, beynin yapı ve işleyişinde değişiklerin saptandığı, kronik seyirli biyolojik bir beyin hastalığıdır.
Beyin en temelinde düşünmemizi ve hareketlerimizi planlamamızı sağlayan organımızdır. Nasıl felç geçirildiğinde hareketlerde bozulma, değişme, yapamama gibi elimizde olmayan belirtiler oluyorsa; şizofrenide de elimizde olmayan algı ve düşünceler görürüz.

Şizofreni Belirtileri Nelerdir?

Şizofreni hastalığında iki tip belirtiler vardır. İlki gerçekte olmayan algı ve düşüncelerin içinde olduğu pozitif belirtiler, ikincisi de hastalığın sinir hücrelerini yorması ve zarar vermesi sonucu ortaya çıkan negatif belirtilerdir.

Pozitif belirtiler

Bu belirtiler beynin dopaminin yanlış yerde fazla salgılanması ile ortaya çıkan belirtilerdir. Kişi gerçekte olmayan nesneler görmeye başlar; ki buna varsanı deriz. Kişi gördüğümüz herhangi bir nesne kadar gerçekmiş ve varmış gibi görür, duyar, koklar ya da hisseder. Benzer biçimde sanki gerçekmiş gibi başkalarının onun hakkında plan yaptığını (referans-perseküsyon), kendisinin önemli bir kişi ya da güç sahibi olduğunu (grandiyöz), başkasının kendisine aşık olduğunu (erotomanik), eşinin/sevgilisinin kendisini aldattığını (jelüzik), düşünce okuyabildiğini, düşüncelerinin okunabildiğini, vb düşünür. Bu kültürel olarak açıklanamayan ve değiştirilemeyen düşüncelere de sanrı denir. Sanrı ve varsanıları nedeniyle kişi kendi kendine (dezorganize) konuşabilir.

Şizofreni

 

Negatif Belirtiler

Pozitif belirtilerle eş zamanlı ya da farklı zamanlarda kişide ilgi-istek kaybı olabilir. Kişi toplumdan ve toplumsal aktivitelerden aşırı şekilde uzaklaşabilir. (avolisyon) Bilişsel işlevlerinde, yani dikkat bellek muhakeme gibi bilgi işleme süreçlerinde bozulma ve azalmalar görülebilir.

Tüm bunlara ek olarak katatoni görülebilir.

Sadece biri olabileceği gibi birden fazla  Şizofrenin nokta yayğınlığı binde 5 gibi azımsanmayacak bir rakamdır.

Şizofreni Neden Olur?

1.Cinsiyet ve yaş: Erkek / kadın oranı 1.4 civarındadır. Erkeklerde 25-35 yaş arasında, kadınlarda ise yaklaşık 5 yıl sonra hastalığın görülme sıklığı artmaktadır.
2.Sosyoekonomik düzey: Hastalık sosyoekonomik düzeyin daha düşük olduğu toplumlarda daha fazla görülür.
3.Göçmenlik: Göçmenlerde daha yüksek oranda şizofreni hastalığının görülmesi ayrımcılık ve psikososyal faktörlerle ilişkili olduğu düşünülmektedir.
4. Sehirde yaşamanın kırsal alanda yaşamaya göre riski 2 ile 4 kat arttığı saptanmıştır.
5.Doğum mevsimi: Kış sonu ve bahar başlarında risk daha fazladır. Bu durum, kışın hamilelik ve doğum komplikasyonlarının artması, beslenme bozuklukları ve bazı enfeksiyonlara yakalanma riskinin yüksek olması ile ilgilidir.
6.Hamilelik döneminde maruz kalınan bazı enfeksiyonlar (influenza,pnömoni,bronşit,rubella,menenjit gibi) şizofreni riskini arttırmaktadr.Aynı zamanda hamilelik sürecince beslenmede yaşanabilecek aksaklılar da etkendir.
7.Rh uyuşmazlığı: Rh negatif annenin Rh pozitif bebeğe hamile kalması şizofreni riski ile ilişkili bulunmuştur.
8.Yaş: Yapılan çalışmalrdan elde edilen sonuçalr ileri anne ve baba yaşının şizofreni hastalığının çocukta ortaya çıkma riskini arttırdığı saptanmıştır.
9.Esrar : Esrar kullanan bireylerde zeminde uygun genetik yapı da mevcut ise , şizofreni hastalığının ortaya çıkma riskinin arttığı yapılan çalışmalar ile bilinmektedir.
10. Genetik etmenler: Birinci derece akrabalarında şizofreni olan kişilerde risk yaklaşık 10 kat artmıştır.Hem anne hem babası şizofreni olan bireylerde ise risk risk % 50 civarındadır. Eş yumurta ikizlerinde ise ikizin hasta olduğu durumda risk % 60 ları geçmektedir.

Şizofreni Tanısı Nasıl Konur?

Çoğu zaman görüşme ile tanı konur. Doğrudan kesin tanı koyduracak bir test ya da laboratuar değeri yoktur. Belirtilerin görüşme içinde ayrıntılı biçimde sorgulanması, hastanın kendi gerçekliğine ulaşılması önemlidir. Elde edilen bulgular aile/eş görüşmeleri yardımıyla teyit edilmeye çalışılır.

DSM de ayrıntılı olarak tartışıldığı üzere süre de önemlidir. Belirtilerin hemen ortaya çıkması kişiye şizofreni tanısı koydurmaz. Bir aydan daha kısa sürede başlaması Kısa Psikotik Atak tanısı koydurur. Kişi tedavi ve izlem altına alınır. Hastalığın ne şekilde ilerleyeceği bu takip ve izlemde görülür.

DSM- V e göre

 A. Aşağıdaki belirtilerden ikisinden (ya da daha çoğundan) her biri, bir aylık (ya da başarı ile tedavi edilmişse daha kısa) bir sürenin önemli bir kesiminde bulunur. Bunlardan en az birinin 1,2 ya da 3 olması gerekir
 1.Sanrılar
 2.Varsanılar
 3.Darmadağın konuşma
 4.İleri derecede dağınık davranış ya da katatonik davranışı
 5.Silik (negatif) belirtiler
 B. İş ,kişilerarası ilişkiler ya da kendine bakım gibi ,bir ya da birden çok ana alanda işlevsellik düzeyi bozulmuştur.
 C. BU bozukluğun belirtileri en az 6 ay sürer. Bu sürenin en az bir aylık dönemi A tanı kriterlerini kapsamaktadır.
  D. Şizoaffektif bozukluk ya da psikoz özellikleri gösteren depresyon ve bipolar bozukluk dışlanır
 E. Bu bozukluk ,bir maddenin ya da başka bir sağlık durumunun fizyolojiyle ilgili etkilerine bağlanamaz
  F. Otizm açılımı kapsamında bir bozukluk yada çocuklukta bir iletişim bozukluğu öyküsü varsa ,şizofreni tanısı konulabilmesi için gerekli diğer belirtilerin yanı sıra belirgin sanrılar ya da varsanılar da en az bir aylık bir süreyle varsa , ayrıca şizofreni tanısı da konur.

Şizofreni Alttipleri Var Mıdır?

Artık kaldırılmış olmakla birlikte baskın olan belirti ve algılara göre aşağıdaki alttipleri vardır. Alınganlığın baskın olduğu Paranoid tip, kişinin zihninin ve konuşmalarının karmakarışık olduğu Hebefrenik tip, katatoninin görüldüğü Katatonik Tip ve negatif belirtilerin ön planda olduğu Rezidüel Tip vardır.

Şizofreni Tedavisi Nasıl Yapılır?

İlaç Tedavisi 

Şizofrenin tedavisinde antipsikotik ilaçlar kullanılmaktadır. Antipsikotik ilaçların tek kullanıldığı hastalık psikotik hastalıklar değildir. Hatta böyle anlaşılmaya başladığı için “antidopaminerjik ilaçlar” da denmeye başlamıştır. Bunları 1 ve 2 nci kuşak olarak incelediğimizde;

Birinci kuşak ilaçlar içerisinde klorpromazin, mezoridazin, trifluoperazin, flufenazin, haloperidol, pimozid, zuklopentiksol ,flupentiksol yer almaktadır. Bu gruptaki ilaçlar dopamin reseptör antagonizması üzerinden etkilerini göstermektedirler.

İkinci kuşak antipsikotikler olarak adlandırılan ilaçlar içerisinde ise sülpirid, amisülpirid, klozapin, ketiyapin, risperidon, ziprasidon, aripipirazol ve sertindol gibi ilaçlar yer almakla beraber bu ilaçların etki mekanizmaları daha farklıdır.

Kısaca reseptörler üzerine etkilerine bakarsak;
1.Dopamin ve serotonin reseptörlerine antagonizma gösterirler
2.Asetilkolin salınımında artış, noradrenalin reseptör antagonizması
3.Kısmi dopamin reseptör antagonizması
4.Seçici dopamin reseptör antagonizması olarak değerlendirebiliriz
  Elektrokonvulzif Tedavi
Tedaviye dirençli hastalarda antipsikotik ilaçlara ek olarak elektrokonvulzif tedavi de kullanılmaktadır. Böylece tedavi yanıtta hızlanma görülebilmektedir.
Transkraniyal Manyetik Stimülasyon 
TMS uygulaması şizofreni belirtileri üzerine etkisini inceleyen çalışma bulguları tutarlı değildir. Bu nedenle bu yöntemin etkili bir tedavi aracı olarak kabul görmesi için daha çok araştırmaya ihtiyaç vardır.

Ruhsal toplumsal tedavi biçimleri

Bireysel tedavi:
Psikodinamik yönelimli ,kişilerarası ilişkilere odaklı ,bilişsel davranışcı yöntemleri kullanan yada beceri geliştirmeye odaklanan psikoterapiler uygulanabilir.
Grup tedavisi:
Bireysel olarak uygulanan tedavinin grup ortamında uygulanmasıdır. Yatan hastalara ,ayaktan izlenen hastalara ve hasta yakınlarına açık ve kapalı gruplar şeklinde uygulanabilir.
Toplumsal Beceri Eğitimi:
Toplumsal ve mesleki işlevsellikleri fazlaca bozulmuş olan hastalara bireysel ve bağımsız yaşama becerilerini artırmaya yönelik olarak geliştirilmiş olan bir eğitimdir.

Şizofreni Hastalığı Nasıl İlerler?

Kişiden kişiye değişmekle birlikte, eskiden filmlerde gördüğümüz ciddi belirtileri olan ve tedaviyle bile gerilemeyen hasta sayısı azalmıştır. Yeni ilaçlarla birlikte tedavi yanıtları ciddi oranda artmış, yan etkiler eskiye oranla azalmıştır.

Yine de mevcut ilaçların hastalığı tedavi etmekten ziyade belirtileri azalttığı ve ortadan kaldırdığı da unutulmamalıdır. Yani hipertansiyon ve şeker hastalığında nasıl ilaçlar düzenli kullanıldıkça tansiyon ve şeker düzeyleri normale dönüyorsa; kişi ilacı düzenli kullandığında algılama ve düşünme ile ilgili bozukluklar ortadan kalkmakta, vaktinden önce ve hızlı ilaç kesimlerinde belirtiler yeniden ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle hastalığın seyrinde en önemli değişken tedaviye uyumdur. İyilik hali devam ettikçe kullanılan ilaç doz ve sayısı doktor kontrolünde azaltılabilir.

Kaynaklar

1. American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Arlington, VA: American Psychiatric Publishing. Text citation: (American Psychiatric Association, 2013)

2. Şizofreni ve Diğer Psikotik Bozukluklar, TPD Yayınları
3. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Cilt 1, Orhan ÖZTÜRK, Aylin ULUŞAHİN